| Jinchuuriki Rehberi | |
|
+4Uchiha Kasai Morimitsu Matsushita Hyuuga Aris Kumo Ame 8 posters |
|
Yazar | Mesaj |
---|
Kumo Ame Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 28 Kayıt tarihi : 29/11/09
| Konu: Jinchuuriki Rehberi Paz Kas. 29, 2009 4:11 pm | |
| Ehem. Başlıktanda belli olduğu gibi. Bu bir Jinchuuriki Rehberi'dir.Sitedeki bijular Naruto'daki bijuularla aynıdır. Yani: Shukaku (Tek Kuyruk)Nibi (İki Kuyruk) Sanbi (Üç Kuyruk) Yonbi (Dört Kuyruk) Gobi (Beş Kuyruk) Rokubi (Altı Kuyruk) Shichibi (Yedi Kuyruk) Hachibi (Sekiz Kuyruk)Kyuubi (Dokuz Kuyruklu)Nasıl Jinchuuriki Olunur?Bana istediğiniz bijuunun ismini güzel örnek bir rp ile birlikte özel mesaj yolu ile yollarsanız, ben sitedeki tüm mesajlarınızla birlikte örnek rpnizi incelerim. O bijuuya uygun olup olmadığınıza karar veririm. Eğer uygunsanız size "Bilmem kaç kuyrukluyu gerçekten istiyor musun?" (Bilmem kaç'ın yerine istediğiniz bijuunun kuyruk sayısını koyacağım tabiki ) tarzında bir mesaj atacağım. Eğer uygun bulmazsam, neden uygun olmadığınızı anlatan bir mesaj atacağım. Eğer başka bir bijuuya uygunsanız onuda söylerim size. Başaramazsanız tekrar tekrar deneyin. Belki sırf sizin azminizi ölçmek için sizi kabul etmiyorumdur. Not: Eğer herhangi bir kullanıcının rplerini güzel bulursam ve onu herhangi bir bijuuya uygun görürsem ona bunun hakkında bir mesaj atabilirim. Oda bunu kabul ederse, rpnin akışını bozmayacak bir yolla bijuuyu ona mühürlerim. Hatta daha da ilgincini yapar, hiçbir şey sormadan bijuuyu size mühürleyebilirim. Bu konuda tam yetkim var ehe ehe Süprizlere hazır olun. Jinchuurikiler İçin Kurallar:Jinchuurikiler üzerinde tam yetkim var. Bu yüzden kurallara uymazsanız sizi sıkabilirim. Yılanıma yedirebilirim. Pençe atarım. Harem no jutsuma kurban edebilirim . Şaka bir yana kurallara uyun. 1-Gereksiz yere bijunuzu çıkarmayın. Haftada 1 kere abartmamak şartı ile bijunuzu kullanmanıza izin veriyorum. Bohahaha 2-Bijunuzu çıkartınca abartmadan davranın ve özellikle çok sayıda kuyruğu olanların bir süre sonra bilinçlerini kaybettiklerini göz önünde bulundursun. Kyuubi halinde dolaşıp dondurma yiyen kişiler görmesem iyi olur. 3- Naruto'yu severim. Naruto'ya taparım. O yüzden Naruto moduna girmeyin lütfen. 4 kuyuk filan çıkartıp, sonra hemen iyileşip, düşman peşinden koşmaya kalkmayın. Araya dalar, kolunuzdan tutar hastaneye atarım sizi. 4- Gerçekçi olun işte. Şimdi eminim unuttuğum birçok kural var ama bunları zamanla, örneklerle daha iyi anlayacağınızı umuyorum. Eferim^^ | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Ptsi Kas. 30, 2009 6:39 pm | |
| Shichibi'yi istiyorum.Kasai ile anlaştık biz :D | |
|
| |
Kumo Ame Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 28 Kayıt tarihi : 29/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Ptsi Kas. 30, 2009 9:15 pm | |
| I-ıh olmaz öyle. Tam yetkiliyim ben. Acayip kurallarım var benim. Önce örnek rp... | |
|
| |
Morimitsu Matsushita Konoha Jounin
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Ptsi Kas. 30, 2009 9:19 pm | |
| Ya ayıptır sorması şimdi bunların hangisi Raitonla ilgiliydi ? Unuttum bu işi ya. Ha örnek rp işini ayarlayacağım | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Ptsi Kas. 30, 2009 9:19 pm | |
| E tamam dostum hemen yolluyorum - Spoiler:
Ahh...Daha dün varolduğum şu Dünya'da kimsemin olmadığını farkediyorum.Sadece bir veya iki gün önce tekrardan bir bilinç sahibi oldum.Sadece bu kadar kısa bir süre içinde kimsemin olmadığını farkediyorum.Burası çok sıkıcı.Buradan nefret ediyorum.Sadece görevimi yaparak dinlenmek istiyorum.Zaten ben sadece görev için yaratılmadım mı?
Burada zaman geçmek bilmiyor.Gökyüzüne bakınca bile sürekli hava güneşli...Her zaman gündüz gibi.Acaba burada zaman geçiyor mu?Yoksa sadece zaman mı durdu?Yada benmi hissetmiyorum? Bu sorulara cevap bulamayacağım.Daha çok yeniyim.Şimdilik sadece susmam ve bana söylenenleri yapmam lazım.Güçlü olduğum söylenemez.Bu önemli değil.Şimdi düşünüyorumda ben kimdim?
Dünyada geçirdiğim zamanı hatırlıyor gibiyim.Evet...Birisi kardeşime yaklaşıyor...Kardeşim olduğunu biliyorum çünkü bana "Nee-San" diye bağırıyor...Ancak onun yüzünü göremiyorum.O kim?Adı ne?Ailem kim?Ben aslında kimim!?Ben daha önce neydim?Bu sorulara yanıt alabilecekmiyim?...Hiç sanmıyorum...Artık herşeyi zamana bırakmalıyım...Eninde sonunda bunların ne olduğunu öğreneceğim...Öğrenemesemde bu önemli değil.Ancak onu öğrenmek istiyorum.Geçmişimi tüm kalbimle öğrenmek istiyorum.
Geçmişimde kim olduğum benim için çok önemli.Eğer geçmişimde iyi biriysem şimdi neden iki dünya arasında kötü biri olarak anılıyorum?Beni yaratan kişinin benden birşeyler isteyeceğini biliyorum.Beni birşeylere zorlayacak.Ya da ben ona boyun eğerek isteklerini yerine getireceğim.Belkide bu gibi bir yerde yüksek bir yere gelmek için herşeyi yaparak yükselmek gerekiyordur.Eğer bende boyun eğersem sorun çıkmaz.En azından amaçlarıma ulaşmak için şimdilik onları kullanmalıyım.Onlara ihtiyacım kalmadığında zaten burada fazla kalmayacağım.
Belkide amacıma ulaştığımda burada kalacağım ve buraya hükmedeceğim.Yada burada çok yüksek bir konuma yükseltileceğim...Ne yapacağımı bilemiyorum.Aklım çok karışık.Bildiğim tek şey intikam.Sadece tek bir kişiden intikam almak istiyorum.Sadece o kişiyi öldürecek kadar güçlü olmak ve o kişinin canına okumak istiyorum.Onu ezmek ve yaptığı şeye pişman etmek istiyorum.Elbette bunlardan sonra onu yaşatmayacağım.Onu parçalara ayırarak hollowlara atmak istiyorum.
Belkide fazla caniyim.Kim ne derse desin amacıma ulaşmak için her role bürünebilirim.Ben bu'yum.Beni kimse değiştiremez.Fazla duygusal değilim ancak rolüm gereği acılı bir kız,çocuğunu kaybetmiş bir anne yada sevimli bir kızı oynayabilirim.Kimsenin bana güvenmemesi lazım.Güvenirlerse onlar için iyi olmayacaktır.Ben bir nevi dolandırıcıyım.Sadece tek bir kişiye hayatımın gerçeklerini anlatmak isterim.Ancak o kişi daha ortaya çıkmadı.En azından ben onunla daha tanışmadım.Eğer dünya üzerinde bana benzeyen birisi varsa o gerçekten bunları anlatabileceğim tek kişidir.Elbetteki ona herşeyi tamamen anlatmayacağım.Sonuçta oda benim gibiyse bana ihanet edecektir.Onun eline bu kozu vermem imkansız.
Geçmişimi açıklamak istemiyorum.Ben kim olduğumu gayet iyi biliyorum.Ancak başkalarının bilmemesi işimi kolaylaştırıyor.Böylece her role rahatlıkta bürünebiliyorum.Sakin bir öğretmen,bilge bir insan,deli bir kadın ve ciddi bir müdür.Ben aslında hiçbirşeyim.Ancak aynı zamanda herşeyde benim.Ben kimim?Kim olduğumu bilmeme rağmen ben o değilim.O bana uymuyor.Ben asla onun gibi davranmadım.İsmim bile benzemiyor.Ailem bana göre değil.Aslında bana göre ancak şu anki bana göre değil.Geçmişimde olsam şu an ağlıyor olurdum.
Neden ağlayayım ki?Sadece kolayca atlatılabilecek ve amacıma hızlıca ulaşmamı sağlayacak birşey için ne yapabilirim?Bundan şikayet etmeyeceğim.Şikayet etmem için hiçbir neden yok.Tam tersine ona teşekkür etmeliyim.Bu sayede çok daha güçleneceğim ve amacıma ulaşacağım.Sadece arrancar olmam bile işimi son derece kolaylaştırdı.Hele daha da güçlü olursam buraya bir düzen vererek dahada güçlendireceğim ve bu sayede herkes amacına ulaşabilecek.Zaten ben amacıma ulaştıktan sonra yapacak hiçbir şeyim yok...Burasıyla çok rahat ilgilenebilirim.
Şu an sadece buna ihtiyacım var.Azim,güç,bir yol ve olabildiğince zeka!Eğer bunlara sahip olabilirsem yapamayacağım yok.Sadece güçlü olmam ve çizdiğim yola gitmem yeterli.Eğer tüm Hueco Mundo'yu arkama alabilirsem,işte bunu başarabilirsem gücümü tüm Dünya görecek!Tüm Dünya,tüm evren benim adımı duyacak!Beni gören kişi tekrar yaşamayacak!Sadece tüm Hueco Mundo'yu arkama alabilmek istiyorum!Bunu tüm kalbimle istiyorum!Acak bu şekilde amacıma ulaşabilirim!
- Spoiler:
"Evet...Size o zamanları tekrardan anlatmak istiyorum.Belki hatırladıklarınız olabilir.Ya da belki beni tanırsınız.Şimdi başlıyorum.Beni dikkatle dinleyin. O günü dün gibi hatırlamaktayım.O karın üstünde yatarken bana uzatılan el bir insan olamayacak kadar güzeldi.Onun başlarda bir melek olduğunu sanmıştım.Sonralarda ise vampir olmama rağmen onun tanrının bana sunduğu bir melek olduğunu düşünmeye başlamıştım.Sadece ona bakmak bile bu düşüncelerimi arttırmaya yetiyordu.Onun saçları sanki ipekten gibiydi.Tamamen bir şahaseri andırıyordu.Ona her zaman "Seni seviyorum" demek istemiştim.Ancak ondan önceki yaşamımdan dolayı bunu kolay kolay söyleyemiyordum.Ona sevgimi fazla gösteremesemde ona olan sevgim çok büyüktü.Bunu onunda kalbinde hissettiğini biliyordum.Ve işte o karda bana elini uzattığı gün tereddüt etmeden onun beyaz ve sıcak ellerini tuttum.Ve sonra hayatım büyük ölçüde değişti.İçimden gelmeyerek yaptığım gülümsemenin yerini içten ve tatlı bir gülümseye bırakmıştı.Ancak bunu yine de diğerlerinin yanında yapmıyordum.Onlar benim samimiliğimi biliyorlardı.Neden bilmiyorum ama o zamanlar insanlarla fazla samimi olamıyordum.Ancak o hayatıma girdikten sonra herşey değişmişti.Bunu nasıl yaptığını bilmiyordum.Hala bilmemekteyim.O beni gerçekten güldürmeyi ve mutlu etmeyi başarmıştı.Hemde onunla sevgili bile değildim.Sadece onunla konuşmak bile bana yetiyordu.Bu güzel günlerin birinde bana gelip "Buradan ayrılıyorum.Gitmem lazım...Daha fazla konuşamayacağım" dediği gün yüzümdeki gülümseme kaybolmuştu.O gitmişti.Artık burada değildi.Ölmediğini biliyordum ancak neden bu kadar ani bir karar vererek gitmek istediğini bilmiyordum.Olayları sadece uzaktan izliyor gibiydim.Ne diyeceğimi bilemiyordum.Ancak ona "Gitme!" diyememiştim.Çünkü ona gitme desemde gideceğini düşünüyordum.Üstelik o benim ona beslediğim duyguları öğrenememişti.Belki de bu kadar yıl yaşadıktan sonra doğru kişiyi bulmuştum ancak onuda bu yüzden kaybetmiştim.Gitmesini durdurabilecek olsaydım,eğer bu elimde olsaydı çekinmeden onun için herşeyimi feda ederdim.Bir sorunu olduğunu biliyordum.Yoksa o asla bu şekilde "Seninle görüşmek istemiyorum" dercesine çekip gitmezdi.O öyle biri değildi.
Evet...Şimdi bu geçmişimden aldığım kısa bir anı.Bu anı hep hatırlıyorum.Asla unutamazdım ki!Ve şimdi günümüze dönüyoruz
Hafifçe gözlerimi açmıştım.Uyumuyordum ancak dinleniyordum.Biz fazla yorulmamamıza rağmen yine de dinlenmeye hakkımız vardı.Zaten yorulmuyoruz diye ağaçtan ağaca atlayacak halimizde yoktu.Tekrar konuya dönüyorum.Gözlerimi açmıştım.Yorgun olduğum söylenemezdi ancak hayattan biraz sıkılmış gibiydim.Onunla geçirdiğim zamanları özlüyordum.
Onsuz buraları çok sıkıcıydı.Belki o tekrar benim evime dönmüştü ve beni bulamamıştı.Bu da olabilirdi.Eğer bu olduysa benim burada olduğumu öğrenirdi.Demek ki geri dönmemiş...
Hafifçe yataktan kalktım ve etrafıma bakındım.Hava kararmak üzereydi.Pencereden dışarı baktığımda kızıl güneşin güzelliğini izleyebiliyordum.Hafifçe gözlerimi güneşten alarak başımı eğdim ve iki elimle başımı tuttum.Düşünüyor gibiydim.Ancak sadece yorgunluğumu atmaya çalışıyordum. "Tamam" diyerek ayağa kalktım ve hızlı bir şekilde üstümü giyindim.Kitaplarımı aldım ve kapımı kapayarak koridora çıktım.Akademideki herkesi tanıyordum.Herkesten haberim vardı.Onlar beni tanımasa bile...Yan odamda kalan Aidou ve Shiki'de benimle aynı anda kapılarından çıkmışlardı.Onlarla iyi arkadaş sayılırdık.Ne tesadüf değil mi?
Shiki ve Aidou ile beraber okula doğru yürümeye başlamıştık.Aidou her zamanki gibi komik olmaya çalışıyordu.Shiki ise onu dinliyormuş gibi yapıyor ve bana bakıyordu.Sanki benim biraz bunalımda olduğumu anlamış gibiydi.Beni en iyi anlayan kişilerden biri O'ydu.
Okulun kapısından içeri girdik ve koridorlarda yürümeye başladık.Aidou her zamanki gibi elini omzuma atmıştı.Shiki ise solumdan yürümeye devam ediyordu.Kapıya geldiğimde sanki beynimden vurulmuşa döndüm.Kitaplar elimden düşmüştü.Aidou "Ne oldu İcjiou-San?" diyordu.Ancak ona cevap veremezdim.Karşımda aynı eskisi gibi O duruyordu.Onu duruşundan tanımıştım.Bir insan ile uzun süre vakit geçirirseniz onu her haraketinden tanırsınız.
Sarışın bir kızla konuşuyor gibiydi.Kız güzeldi ancak benim tipim değildi.Onu ise sadece arkasından görebiliyordum.Bu kız ile ilgili anılarımı sadece ben ve o biliyordu.Shiki ve Aidou'nun önünden yürümeye başladım ve onun arkasına gelince durdum.Ağzımdan istemsizce ve sevgi dolu bir şekilde bir sözcük çıkmıştı."Maroon""
İchijou yazdığı kitabı bitiriyor gibiydi.Kitap Maroon denen bir kız üzerine kuruluydu.İchijou'nun onunla ilgili yüzlerce anısı vardı.Bu yazdığı ise kitabın sonunda bulunuyordu.Sadece İchijou'nun olmasını istediği düşlerden ibaretti bu yazı.Gerçekleşmesini çok isterdi.Roman yazmaya bile onsuzluktan sıkıldığı için başlamıştı.Elbetteki bu kitabı satmayacaktı.Bu onun sadece kişisel hobisinden başka birşey değildi.Kimsenin bu kitabı okuyup kendisiyle dalga geçmesini istemezdi.Çünkü o Aidou gibi olamıyordu.Aidou istediği an 100 kızla bile çıkabilirdi ancak İchijou sadece tek bir insana bağlıydı.Onu unutamıyordu.Eğer Maroon öldüyse bile başka birisini düşünmeyecekti.Ne güzel bir aşk değil mi?
İchijou elindeki kalemi bıraktı ve kitabı kapatarak ayağa kalktı.Yazarken yorulmuştu.Uzun bir süre esnedi ve kolundaki saate baktı.Okul zamanı yaklaşıyordu.En az 30 dakika içerisinde okulda olması lazımdı.Üstünü değiştirerek kitaplarını aldı ve koridora çıktı.Aynı kitapta yazdığı gibi Aidou ve Shiki'yi görmüştü.Her gün yaptıkları gibi yürüyorlardı.Aidou insanları güldürebilecek şakalar bulmaya çalışıyordu.Bulduklarını ise Shiki ve İchijou üzerinde deniyordu.Ancak deney için yanlış iki insanı seçmişti.İchijou nezaketen de olsa Aidou'ya gülümsüyordu.Okul sınırları içerisine girmişlerdi.Okulun koridorlarında yürüyorlardı.Okulun içi mermer olduğu için soğuktu.Ufacık bir ses bile koridorda yüksek bir yankı çıkmasına yetiyordu.İchijou,Aidou ve Shiki'nin ayak sesleri koridordan duyulabiliyordu.Okul bomboştu.Zaten bu saatte bir gündüz öğrencisinin olması beklenemezdi.İchijou her zamanki gibi gülümseyerek kapıdan içeri girdi.Ancak gördüğü kişiden dolayı ne yapacağını şaşırmıştı.Kitaplarını sımsıkı tutmuştu.Yere bırakmayacaktı.Karşısında Maroon duruyordu.Arkasından bile tanınabilecek bir insandı o.Aynı kitapta yazdığı gibi o sarı saçlı kızla konuşuyordu.Ancak kitapta yazanları yapmayacaktı.O sadece bir kitaptı.Gerçek hayatta onu kaybetmeyi göze bile alamazdı.Duygusal değildi ancak değer verdiği birisini kaybetmek istemezdi.Gözlerini ondan ayırmıyordu.Hafifçe elindeki kitaplarla Shiki'yi dürttü.Shiki anlamışçasına kitapları onun elinden aldı.Bu olanları Shiki'ye de anlatmıştı.Bu akademide bu olayı sadece Maroon,İchijou ve Shiki biliyordu.İchijou yavaşça yürüyerek kollarını uzattı ve sevgiyle ona sarıldı.Onun olduğundan emindi.Kokusu,sarıldığında hissedilen duygu ve tepkileri aynı Maroon'du.Herkes susmuş onları izliyordu.Kimseden çıt çıkmıyordu.İchijou'nun bunu yapmasına şaşırmış gibiydiler.İchijou'nun ağzından sevgi dolu bir cümle çıkıyordu."Seni Seviyorum Maroon"
- Spoiler:
"Sabah sabah erkenden uyanıp işe gitmek zorunda kalmak gerçekten sinirlerimi bozuyor.Neden bende o zengin ailelerin birisinin kızı değilim?Dünya gerçekten acımasız ve şanssız bir yer.Daha doğrusu Dünya'da bizim gibi kendi parasını kendi kazanmak zorunda kalanlar için şans denen birşey yoktur.Biz fırsatları kendimiz yaratmak zorundayız.Ah,evet...Kabul ediyorum ben bile sadece bu kadar az süre çalışmama rağmen hala bunlara karşı isyan ediyorum...Neyse,bunu yapmak zorundayım.Şimdi ise bu sıcak yatağımdan kalkıp işe gitmek zorundayım.Ancak yatağımı bırakmak istemiyorum.Lütfen biraz daha uyuyayım"
Bu düşüncelerimden sonra yavaşça kalkarak etrafıma bakındım.Her sabah uyandığımda farklı bir oda görecekmişim gibi oluyordum ancak bu oda her zaman aynıydı.Asla değişmeyecekti.Ancak hergün değişeceği umuduyla gözlerimi bu odaya dikiyordum.Ancak her zaman gördüğüm boş ve karanlık bir oda oluyordu.Sabah erkenden kalktığım için kahvaltı edecek ve o zenginlerin yaptığı sabah lüksünü yapamıyordum.Özel olarak getirtirdiğim pahalı çayımı Fransa'dan aldığım porselenlerimde içemiyordum.Veya terasıma çıkıp tüm şehri izleyemiyordum.Olsun...Yine de bu kadar param olduğuna bile şükretmeliyim.Benden kötü durumda olan insanlarıda gördüm.
Ayağa kalkarak üstümü giyinmek için dolabıma doğru yöneldim.Dolaptan kastım ise öğrencilerin evlerinde bulunan fermuarlı ve ucuz plastik derme çatma dolap denilen bir yapıydı.Aslında param olmadığından değil...Sadece o parayı verip düzgün tahta bir dolap almak yerine onun parasını daha iyi yerlere harcayabilirdim.Mesela o parayla eve 2 veya 3 ay yetebilecek kadar alışveriş yapabilirdim.Bu da benim kişisel zevkimden çok karnımı doyururdu ve Dünya üzerinde belki 3-4 ay daha fazla yaşardım...Tanrım,ne kadarda hesapçı biriyim.Neden beynim herşeyi bu kadar çok düşünüyor?
Dolabın fermuarını açarak içindeki kıyafetlere baktım.Neredeyse hiç kıyafetim yok denebilirdi.Ama aldığım kıyafetlerde güzel görünüyordu.Az ve gerekli yerlere para harcıyordum.Gerçekten giymeyeceğim birşey için paramı savuramazdım.Dolabı biraz kurcaladım ve kıyafetlerin altını üstüne getirdim.Sadece orada duran beyaz kısa bir tişörtü alarak yatağımın yanına geldim.Üstümdeki pijama'yı çıkararak az evvel dolaptan aldığım beyaz tişörtü giydim.Yatağımın yanındaki kapıya asılı olan üniformama baktım.Siyah bir etek ve beyaz bir gömlek...Ve tercihe bağlı papyon yada kıravat.Kısa adımlar atarak üniformamı aldım ve hızlıca üstüme giydim.Ben diğer bazı çalışanların aksine o çocukların taktığına benzer papyom yerine siyah bir kravat takmayı tercih ediyordum.
Çantamı alarak kapıya yöneldim ve kapının önündeki ayakkabılıktan siyah topuklu ayakkabımı alarak hızlıca giydim.Kapıdan çıktım ve kapıyı kilitledim.Şimdi bu siyah topuklu ayakkabılarla neredeyse 2 kilometre yürümem gerekecekti.Ben diğerleri gibi sadece 2 kilometre için minibüse 3 milyon verecek birisi değilim.Hem yürümek sağlık açısındanda iyi değilmi...
Çalıştığım cafe önüne gelmiştim.Her zamanki gibi dükkan daha yeni açılmaktaydı.Kapıdan içeri girerek içerideki dükkanı açmaya çalışan arkadaşlarıma "Sanırım erkenciyim" diyerek gülümsedim.Ne kadar da huzurlu ve güzel?Gelde bana sor...Bana Dünya üzerindeki tek sorunlu kişi benmişim gibi geliyor ancak ben Dünya üzerindeki en sorunlu kişi değilim...Bunun farkındayım.
Ve sonunda dükkanı açtık ve günün ilk müşterilerini beklemeye başladık.İçeri sırasıyla 1-2 kişi girmeye başlamıştı.Burayı seviyorlardı.Yaptığımız kahveler bence iyiydi...Ama biz Starbucks gibi bir kahve zincirine göre çok kötüyüz.Çünkü kahvelerimiz ucuz ve beşpara etmez.Yine de bu bölgenin insanına göre gerçekten çok güzel...Herneyse...İşimi seviyorum.Ve sonunda birisi bana seslendi "hesabı bu herife kitleyin"...Ahh...Yinemi siz...Hiçbir şey demeden gülümseyerek "Elbette efendim" dedim ve cebimde duran kağıdı çıkararak "7,50.Ancak siz sürekli müşterimiz olduğunuz için 7 versenizde olur" dedim gülümseyerek.Bu gülümsemeyi bu dükkandaki herkes yapmak zorundaydı.Az evvel konuşan adamın yanındaki kişiyide bir-iki kez görmüş gibiydim.Ancak adını bilmiyorum.Konuşanında adını bilmiyorum...Her müşterimin adını ezberleyememki!
- Spoiler:
İçinde olduğum mafya patronuyla beraber bir depoya gelmiştik..Buraya bir para anlaşması için geldiğimiz söylenmişti.Her zamanki gibi olası bir duruma karşı benide yanlarında getirmişlerdi.Mafyamdaki tek şifacıydım.Ortalık çok karanlıktı.İçeri vuran ay ışığı etrafımızda uçuşan tozlara vuruyordu.Liderimiz karşımızda en önde duruyordu.Biz sadece onun arkasında konuşmaları dinliyorduk.Karşımızda en az 15 kişi duruyordu.Yüzlerini tam olarak göremiyordum ancak onların mafya olamayacak kadar küçük olduklarını söyleyebilirdim.Liderimiz konuşuyordu: -Para nerede? dedi bağırarak. Adam arabasına yönelerek büyük bir çanta çıkardı ve arabanın üstüne koyarak kapağını açtı.Lider: -Burada bana vaad ettiğin para yok,diyerek bağırdı. Adam hızlıca cebinden bir silah çıkararak liderin kafasına üç el ateş etti.Ortalık bir anda savaş alanına dönmüştü.O 15 kişiye bir anda 30 kişi daha eklenmişti.Bizim adamlarımız içlerindeki silahları çıkarıyorlardı.Herkeste en az 5 silah ve bu çatışmayı kurtaracak kadar çok mermi vardı.Bense sadece orada durabiliyordum.Arabanın altında girerek liderimizi arabanın altına çektim.Kalbi durmuştu.Artık onun için çok geçti.Soğukkanlılığımı korumak zorundaydım.Kimseye görünmemeye çalışıyordum.Adamlar zaten bu karanlıkta rastgele ateş ediyorlardı.Arabanın altından sürünerek çıktım ve içinden ilaçların ve diğer tüm aletlerimin bulunduğu çantayı aldım.Bizim tarafımızdaki kendini koruyamayan bir iki kişi vardı.Birisi ayağından yaralanmıştı.Şimdilik onun ayağını sardım.Bu kanamayı durduracaktı.Bu çatışmada onu ameliyat edemezdim sonuçta.Biraz daha sola giderek elinden vurulan adamın yanına gittim.Adam sol eliyle silah kullanıyordu.Sağ elini kullanmazsa daha kötü yaralanacaktı.Elini sıkıca sardım.Ancak bu çatışmadan sonra ona elinin kesilmesi gerektiğini söyleyemedim.Eli mosmor elmiş ve parmaklarının birkaçı parçalanmıştı.Üstüm başım kan ve toz içerisindeydi.Çatışmanın başında silahını bile çıkaramadan vurulan bir adam vardı.Onun için geç olduğunu düşünüyordum.Diğerlerine ulaşmaya çalışırken onun nefes aldığını farkettim.Ancak onu kurtaracak kadar vaktim yoktu.Üstünden geçerken bileğimi tuttu ve: -Yaşamak istiyorum,dedi.Yüzünde yalvarırca bir ifade vardı.Ancak adam karnından vurulmuştu.Büyük bir ihtimal böbrekleri veya karaciğeri parçalanmıştı.Ne kadar uğraşsamda onu orada bırakamadım.Kenara çekerek bandajlarla onun belini sıkıca sardım.En azından kanamasının artmaması onun için iyi olurdu.Ama düşündüğüm şekilde kısa bir süre sonra ölecekti.Ona ağrı kesici vererek diğerlerini iyileştirmeye çalışıyordum.Tek şifacı bendim.Hayatımdaki en gergin andı bu.Eğer bana yardım edebilecek bir iki kişi olsaydı karnından vurulan adamın kurtulabileceğine emindim.Az evvel elini sardığım adam vurulmuştu.Nefes almamasından öldüğünü anlamıştım.Ayağını sardığım adamsa yerde can çekişiyordu.Diğer 30 kişiden sadece 10 veya daha azı hayattaydı.Bu çatışmanın nereye varacağını biliyordum.Ya en sona ben kalacaktım yada ölecektim.Onlara yetişmeye çalışıyordum.Karşıdaki çeteden 20 kişi civarında adam vardı.Üstümüze mermileri boşaltıyorlardı.Sağda duran araçlardan biri alev almıştı.Şimdi önceliğim bir iki kişiyide buradan alıp kaçmaktı.Araba patladığında burada ne kadar kişinin canlı kalacağını bilmiyordum.Koşarak diğerlerinin yanına gittim.Kapının yanında olan bizlerdik.Diğerlerini bırakmak zor olsada kurtarabildiğim kadar hayat kurtarmalıydım.Ordakilere kapıyı işaret ederek: -Eğer eğilerek köşeden çıkarsak bizi farketmezler.Yakında alev alan araba patlyacak.O zaman burada kimse canlı kalamaz ,dedim. Herkes planı onaylıyordu.Yanlarındaki otomatik tüfekleri arabalara doğru çevirerek kapıdan çıktık.Diğer arabalarda alev almıştı.Biz o depodan koşarak uzaklaşıyorduk.Adamlarda kaçmaya çalışıyordu.Birkaçını kapıdan gördük ancak arkamızı döndüğümüzde arabalar patladı ve çıkmaya çalışanlar kurtulamadılar.Sanırım bugün şans bizim yanımızdaydı.Sadece 6 kişiyi kurtarabilmiştim.Diğerleri o depoda can vermişti.Patlaanın etkisiyle kuma düşmüştük.Hafifçe başımı kaldırdım ve ayağa kalkarak diğerlerinide kaldırdım.Şimdi çöle benzeyen bir yerin ortasındaydık.Şehir girişine 6 kilometreden fazla vardı.Yürüyerek varabilinecek bir yoldu.Kurtardıklarım yaralanmayan kişilerdi.Onlara gülümseyerek: -Şanslı gününüzdesiniz sizi serseriler,dedim.
- Spoiler:
Yıllar önce normal bir şehirde doğmuştu.Doğumu yağmurlu bir günde gerçekleşmişti.Ve tam Yuuki dünyaya geldiği an şehire bir yıldırım düşmüştü.Annesini kendi doğumunda öldürmüştü(yuuki öldürmedi aslında ama o öyle düşünüyor)Şehir geçimini bitkileriyle kazanıyordu.Şehir çok fazla yeni ürün tohumları üretip diğer şehirlere satıyordu.Kendisinden 6 yaş büyük abiside bu işi yapmaktaydı.Abisi babasına yardım ederek ailesine destek çıkardı.Yıllar sonra Yuuki 6 yaşına gelmişti.O bir dahi olarak anılıyordu.Şehirin gurur kaynağı gibiydi.3 yaşında okumayı sökmüştü.Sürekli kağıtlara yeni formüller yazardı.Çok kısa bir süre sonra Yuuki bunalıma girmişti.Çünkü beyni elinden daha hızlı çalışıyordu.Eli ondan yavaş olduğu için bildiklerini ve düşündüklerini yazamıyordu.Ondan sonra simyaya merak sardı.9 yaşında yıllarını simyaya harcamış insanların yaptıklarını yapabiliyordu.Çoğu kişi onu kıskanıyordu.Onu öldürmeye kalkanlar bile olmuştu.O bir dahiydi.Kimya üstünde çalışmıştı.Fizik üstünde çalışmıştı.Ancak kendini simyada ifade edebildiğini anlamıştı.Ve bir hasat gününde abisi hastalandı.Hastalığı bilinmiyordu.Ancak yeni üretilen tohumlardan olduğu tahmin ediliyordu.Çünkü o sene çoğu ürün çürümüştü.Ve kısa bir süre sonra abisi öldü.Yuuki abisiyle çok ilgilenirdi.Onu herşeyden çok seviyordu.Normalde başını defterden kaldırmazdı ancak abisi hastalanınca herşeyi bırakarak günlerce onun başında sabahlamıştı.Ve şimdi abisi ölmüştü.Abisi onun için çok değerliydi.İşte yine doğduğu günkü gibi yağmurlu bir gündeydi.Abisi öleli 2 gün oluyordu.Ve simya becerilerinden çok emindi.Kuzenide kendisiyle yaşıyordu.Sadece ona kendine güvenmesini ve ona yardımcı olmasını söylemişti.Abisini diriltmeye çalışacaktı.Onu evinin bodrumunda diriltecekti.Etrafta şimşekler çakıyordu.Ve o bilindik dönüşümden öte bir dönüşümdü bu.Birşeylerin ters gittiğini biliyordu.Belki bir malzeme eksikti.En azından o öyle düşünüyordu.Ancak karşısındaki şeye inanamamıştı.Eğer o abisi olsa bile onu asla dışarı bile çıkaramazdı.Kuzeni yanında değildi.O çok sevdiği ve sadece simyada kendisine yardımcı olmasını istediği kuzeni artık orada yoktu.Yerini yerdeki kanlara bırakmıştı.Ancak Yuuki ağlayamıyordu bile.Tek gözünü kaybetmişti.Ve bunu sadece karşısında duran şey için yapmıştı.Kuzenini geri getirememişti.O anda ne yapacağını şaşırmıştı.O ne kadar dahi olarak anılsada bunun ne anlama geldiğini biliyordu.Bu yaptığından sonra kendisi koca bir ahmaktı.Sadece ayağa kalkarak arkasındaki mızrağı aldı ve önünde duran yaratığa saplayarak onun yaşamına son verdi.Ve ayakları tutmayarak yere düştü.Uyandığında büyük bir hastanedeydi.Tek gözü bandajlıydı.Sadece uyanmış ve birisinin gelmesini beklerken düşünüyordu.Kendisinin ne kadar aptal ve kör biri olduğunu düşünüyordu.Gerçek apaçık ortadaydı.O geri getirilemezdi.Her ne kadar olağan olmasa bile sadece düşünülerek bile bu bulunabilirdi.Sonuçta beden geri getirilisede bir ruh oluşturulamazdı.Bir ruh eşsizdi ve onun takas edilebileceği birşey yoktu.Şimdi bir kişiyi geri getirirken elindekinden olmuştu.Artık sadece kendisinden nefretle bahseden babası vardı.Babası herşeyden dolayı onu suçluyordu.Annesinin ölümünden,kardeşinin hastalığına çare bulamamadan ve kuzeninin ölümünden...Şimdi Yuuki ağlayamıyordu bile.Sanki artık duyguları yok olmuş gibiydi.Uzun bir süre ağlamaya çalıştı ancak onlar orada değildi.Sanki duygularının olduğu bölüm tamamen boştu.Bunun neden olduğunu bilmiyordu.Gördüklerini hatırlıyor gibiydi.Gözü büyümüştü(tek gözlü artık).Hatırladığı şunlardı : Bir kapının önüne düşüyordu.Sanki korku filmlerindeki altın kapılar gibiydi.Önünde gölgeden biri duruyordu.Ve tek kelimelik bir konuşmadan sonra kapı açılıyordu ve onu içine çekiyordu.Sanki dünyanın gerçeklerinin içinde yüzüyor gibiydi.Ve az sonra gördüğü acı gerçekle karşı karşıya kalmıştı.Ve onun ardından daha baskın bir acı.Gözlerini açtığında kuzeni yoktu ve karşısında sürünen bir yaratık vardı.Gözünün olduğu yerden gelen kanı hissedebiliyordu.Ve aniden çığlık atarak duraksadı.Onun sesine bir albay gelmişti.Onun uyandığını anlamışlardı.Albay ona bunu başarmaya en yakın olan kişinin kendisi olduğunu söylemişti.Çünkü şu ana kadar bundan tek gözle kurtulan olmamıştı.Yuuki ise onlara orada kuzeninide kaybettiğini söylemişti.Albay bunun üzerine hiçbirşey söylemeden gitmişti.Yuuki yürüyebiliyordu.Bacaklarında çok az bir güç vardı ancak bu onun buradan gitmesine yetebilirdi.Onu ordudan gelen görevliler özel bir arabaya alarak götürmüşlerdi.Onu Generalin ofisine bırakmışlardı.Yuuki ne olduğunu farkında bile değildi.Sadece kendisine denilenleri yapıyordu.Daha önce yaptığı küçük çekirge yokeden böcekler incelenmişti.Onun yaptığı dönüşümde incelenmişti.Şu ana kadar yapılan en iyi dönüşüm olduğu söylenmişti.Çünkü diğer insan dönüşümleri gibi balçık bir yaratık yerine vücudu çarpıkta olsa yinede kemikleri vardı ve gözleri vardı.Bu yüzden onu bir simyager yapmaya karar vermişlerdi.O gerçekten bir dahiydi ve orduya girer girmez albay oldu.Herkes onun başarısının arkasında başka şeyler olduğunu düşünüyordu.O ise başını labaratuardan kaldırmıyordu.Halbuki labaratuar onun görev alanı bile değildi.18 yaşında kadar burada yıllarca çalıştı ve Tuğ Generalliğe yükseldi.Başarısı inanılmaz derecede hızlıydı.Gerçektende hakediyordu.Bir süre sonra çok hızlı olmaya başladı.Kimse onun hızına yetişemiyordu.Tam bir Tuğ Generalden beklendiği gibi davranıyordu.Asla gülümsemiyordu.Altları ve üstleriyle ciddi konuşuyordu.Kalbini kimseye açamıyordu.İçinde hep bir güvensizlik vardı.Çok kötü şeyler görmüştü.13 yaşında savaşın ortasında bulunmuştu.Albay'dı ve savaşta çok büyük bir rol oynuyordu.Her ne kadar simyacı olsada o hala bir çocuktu.Ve böyle bir dönemde o vahşetin ortasında katliamda rol oynuyordu.Yüzlerce insan öldürmüştü.Bu yüzden artık gözünü bile kırpmadan uyuyordu.Ne zaman gözünü kapasa karşısında öldürdüğü insanlar beliriyordu.Yalnız ve huzursuz biriydi.Ancak o halkın dediği gibi ruhunu devlete satmıştı.Çünkü o zamanlar hayatının bir yönü yoktu ve gösterilen ilk yöne gitmişti.Yaptığı buluşlar şehirlerin yok edilmesinde kullanıldı.Arkadaşlarının ölümüne şahit oldu.Yaşına göre çok fazla bilgeydi.Savaş ile ilgili yüzlerce anısı vardı.Büyük bir görevin başındaydı.En büyük olaylarla ilgileniyordu.Daha 18 yaşındaydı.Şu an orduda yüksek rütbeye gelebilen en genç kişiydi.Daha 10 yaşında Albay olmuştu.15 yaşında Tuğ General...
- Spoiler:
Misa'nın bir işi vardı.Kendisi bir top modeldi.Bu işi pek sevmiyordu ama meşhur olmak hoşuna gidiyordu.Biraz tembel birisiydi.İşe gittiği sırada öğlen vakti güneşinin kilise çanındaki yansımasını seyrediyordu.Bu gün yeni bir markanın ilk çekimleri vardı.Amane Misa hem gençti hemde güzeldi bu yüzden çoğu marka manken olarak onu tercih ederdi.İşi gereğince kendisine verilen rolü iyi oynar kimi zaman umursamaz görünüşlü kimi zaman neşeli biri olurdu.Çekim stüdyosuna neredeyse varmıştı.Bu stüdyo devasa bir gökdelende yer almaktaydı.Gökdelenin dışı gotik bir tasarımla yapılmıştı.Bu yüzden Misa bu binayı çok seviyordu.Ona kiliseleri anımsatmaktaydı.Misanın herzaman kiliselere karşı bir sempatisi vardı.Bu binada birçok markanın genel ofisleri bulunmaktaydı.Binaya birkez daha bakarak kapıya doğru yürüdü.Kapı camlı ama camların üstünde işlemeler vardı.Bu kapıya ne modern bir kapı ne de eski tip bir kapı denebilrdi.Kapıya yaklaşmasıyla kapı içeri doğru açılmıştı.Girişte görünen ilk kat büyük otellerin lobisini andırmaktaydı.Duvarda altın işlemeler vardı.Danışma bölümünün üstünde parlak altın rengi harflerle Danışma yazmaktaydı.Misanın gördüğü insanlar İngilterenin elit tabakasındandılar.Kimisi tahta oymalı koltuklar üzerinde sigara içiyor kimisi gazete okuyordu.Misa bu insanların arasından geçerek danışma bölümüne ulaştı.Danışmadaki adama''Ben Amane Misa.Üst kattaki çekim stüdyosuna gelmiştim'' dedi.Danışmadaki adam Misayı tanıyordu.Daha önce reklamlarda görmüş olmalıydı.Adam;''Elbette efendim'' dedi ve ekledi ''Sizi şu taraftan alayım''dedi ve Misaya asansöre kadar eşlik etti.Misa 14.kata çıktı.Dışarı adımını attığında hoş bir müzik duydu.Koridorda müzik çalıyordu.Kapısında çekim stüdyosu yazan kapıyı açıp içeri girdi.Menajeri ona geç kaldığıni söyledi.Misa umursamaz bir tavırla;''Tamam,tamam seni anlayabiliyorum''dedi.Soyunma odasını doğru yürüyordu.İçeri girince kıyafetlerinin asılı olduğunu gördü .Hemen üstünü değiştirip stüdyoya geçti.Kıyafetlere pek dikkat etmiyordu.Sadece işini yapıp çıkmaya bakıyordu.Fotoğrafçı Misa'ya komutlar veriyor Misada o komutları yerine getiriyordu.Çekimler kusursuz geçmişti.Yine bir profösyenelce işini bitirmişti.Kıyafetlerini giyerek Stüdyodan çıktı.Tek kelime etmek istemiyordu.Asansöre binip ilk kata indi.Danışmadaki adam;''İyi günler Bayan Amane'' dedi.Misa pek önemsemesede;''Sanada ''dedi.Kapıdan geçip dışarı çıktı.Dışarıda hava kararmaktaydı.Güneşin Dünyaya yarın görüşürüz dediği bir zamandaydı.Ağaçların yaprakları dökülmekteydi.Misa akşam saatlerini çok severdi.Yolda yürümeye başladı.Daha önce hiç dikkat etmediği eski bir parkın önünden geçmekteydi duraksadı ve yönünü parka doğru çevirdi.Parkın mimarisi oldukça eskiydi.Lambalar,banklar ve çeşmeleri tam bir sanat eseri olmasına ramen parkta insan yoktu.Misa içinden ''Akşam vakti kim bir parkta otursun ki'' dedi.Parkta dolaşıp eve gidecekti.Parkın içinde tur atmaya başlamıştı.Yürürken bir kedi görmüştü.Kedi çok sevimli ve bembeyazdı.Misa kediyi sevmek için eğildiğinde kedi koşmaya başladı.Misa kediyi takip ediyordu.Kedi bir ağaca doğru gidiyordu.Misa ağaca doğru giderken bişey üstüne bastı.Ayağını geri çektiğinde bunun bir defter olduğunu farketti.Defteri yerden alıp incelemeye başladı.Defterin üstü çok topraklıydı.Misa cebinden çıkardığı mendille defterin dışını temizledi.Defterin üstünde Death Note yazıyordu.Misa;''Ölüm defterimi.....''Misa şaşırmıştı.Çünkü bir ölüm defteri kulağa mantıklı gelmiyodu.Onun gibi biri için bile.Defterin kapağını açtığında ilk sayfada kurallar bölümü olduğunu gördü.Yazanları kısık bir sesle okuyordu.''" Kurallar...
1- Deftere adı yazılan kişi ölür. 2- Ölüm şekli,isim yazıldıktan 40 sn. içinde yazılmalıdır.Yoksa kişi kalp krizinden ölür. 3- Ölüm detayları 6 dk. 40 sn. içinde yazılabilir. 4- Öldürmek istediğiniz kişinin adını ve yüzünü biliyor olmanız gerekir. 5- Defter kullanıldığında,aynı ismi taşıyan diğer insanlar ölmez. 6- Defteri kullanan kişi ne cennete,ne de cehenneme gidebilir. 7- Defter bitene, yada defter sahibi ölene kadar Shinigami,defter sahibinin yanında kalmalıdır. ".Misa bu defterde yazanlara pek inanmamıştı ama gerçek olabileceğini düşünmüştü.Kimse böyle birşeyi eğlence amaçlı yapamazdı.Defteri nazikçe çantasına koydu.Ve evine yürümeye başladı.Evi bir otel suitiydi.Otel biraz eskiydi.Ama İngilterenin en elit oteliydi.Kapıya yaklaştı ve kapı yanlara doğru açıldı.Çok yorgundu tek amacı odasına varmaktı.Direk resepsiyona gitti.''Anahtarlarımı alabilirmiyim?''dedi.Adam ''Elbette Bayan Amane'' dedi gülümseyerek ve bir anahtar uzattı.Misa koşar adımlarla asansöre gitti.Odası 12.Kattaydı.Şehri izlemeyi seviyordu.Kapı açıldı ve odasına doğru yürümeye başladı.Koridordaki halıların üstündeki süslemeler dikkatini çekmişti.Odasının kapısının önündeydi.Anahtarı deliğe soktu ve çevirdi.Tıkırt diye bir ses geldi ve kapı hafiften aralandı.İçeri adımını attığında kolunu uzattı ve ışıkları açtı.Dairesindeki tüm ışıklar yanıyordu.Tavanda sarkıt abajürlerden vardı.(balolardaki camdan abajürler)Devasa sarkıtın altından geçerek yatağına vardı.Yatağı yok büyük ve yuvarlaktı.Saten çarşaflar vardı yatağın üstünde.Misa kendini yatağa attı ve çantasından defteri çıkardı.Bir daha bakıp başucuna koydu.Üstünü değiştirdi.Elbisesi bembeyazdı ve uzundu.aşağıya doğru pileleri vardı.Yatağına girdi.Yatağının ucundaki televizyonu açtı.Televizyonu izlerken yogunluktan uyuya kaldı.[/b] Misa erkenden uyanmıştı.Sabahın erken saatlerinde okulu vardı.O herzaman okula gitmek istemese bile onu herzaman zorlayan biri bulunurdu.Bugünkü zorlayıcı da otelin temizlikçisiydi.Temizlikçi kadın gelip Misayı zorla uyandırmıştı.Çünkü Misa onu saat yedide uyandırmasını söylemişti.Başka türlü uyanamazdı.En güçlü zil sesleri bile onun uykusunu bölemiyordu.Misa temizlikçi kadına; ''Lütfen beş dakika daha uyumalıyım,lütfennn'' der.Kadın Misanın tembihleri üzerine ; ''Hayır daha fazla uyumak yok'' der ve Misanın üstünden battaniyeyi alır.Misa üşüyüp kalkar ve temizlikçi kadına; ''Görevin tamamlandı'' der gülümseyerek.Temizlikçi kadın suiti toparlamaya başlamıştır.Misa yataktan sürünerek kalkar ve banyoya girer.Banyoya girdiğinde ilk önce aynaya bakar.Banyodaki aynanın çerçevesi altın kaplama ve işlemelidir.Bu banyo eski bir köşkteki özel banyoları anımsatmaktadır Misaya.Küvet büyüktür ve musluklar altın kaplamadır.Küvet bile bir yatak kadar büyüktür.Misa aynada kendinni inceler ve diş fırçasını eline alır.Diş macunundan biraz sürer ve diş macununun kapağını kapayıp yerine koyar.Aynanın karısında kendini seyrederek dişlerini fırçaladı.Diş fırçasını temizleyip yerine koydu.Musluğu hafifçe açtı ve kollarını sıvadı.Ellerini musluktan akan suyun altına tuttu ve başını eğip yüzünü yıkadı.Banyodan dışarı çıktı.Temizlikçi odasını süpürmekteydi.Okul kıyafetlerini aldı ve soyunma odasına ilerlemeye başladı.Misanın okul kıyafetleri siyahtı.Özel bir okula gidiyordu.Gömleği beyazdı.Üstüne Siyah bir ceket giyiordu.Eteği siyah pitikareliydi.Kravat yerine haç şeklinde papyon takıyordu.Misa yavaşça kıyafetlerini giydi.Soyunma odasından çıkıp salona yürüdü.Köşede çantası duruyordu.Çantasına bugünkü derslerin kitaplarını koydu.O sırada başucunda duran Death Note gözüne ilişti.Yanına giderek Death Note'ı eline aldı.Biraz inceledikten sonra onuda çantasına koydu.Ve ayakkabılarını giyip suitten dışarı çıktı.Asansörü çağırdı.Asansör zemin kattaydı.Bu yüzden beklemek zorunda kalacaktı.Çünkü asansör yukarı çıkana kadar aşağı kattakiler inip çıkıyordu.Uzun bir bekleyişin ardından asansör 12.kata vardı.Asansörün kapısı açıldı ve içeri girdi.Zemin kat tuşuna bastı.Asansörün duvarında bir boy aynası bulunuyordu.Aynaya bakarak başının iki yanindan topladığı sarı saçlarını düzeltti.Asansör zemin kata varmıştı.Dışarı çıktı ve anahtarlarını danışmaya bıraktı.Lobby'de tanıdığı birkaç yüz vardı.Çoğusu ya aile dostu yada arkadaştı.Çoğusuna el sallayıp kapıdan geçerek dışarıya çıktı.Dışarıda Dünyayı yakma amacıyla bütün gücüyle yanan güneş tepedeydi.Okula hergün yürüyerek giderdi.Sonuçta o bir modeldi.Her zaman formda olması gerekirdi.Çok uzak olmayan yerlere yürüyerek giderdi.Liseye doğru yürümeye başlamıştı.Ağaçların diplerinde ağacın istemeyip attığı yaprakları görüyordu.Yürümeye devam ediyordu.Okulu sevmezdi.Derslere kafası pek çalışmıyordu..Bu yüzden model olmuştu.Ders notlarına kafayı pek takmazdı.Çünkü çoğu zaman ya çekimde yada evinde uyuyor olurdu.Bu yüzden öğretmenler Misanın gelmemesine alışkınlardı.Okulun girişine vardı Misa.Girişte neredeyse 2 metre uzunluğunda demirden işlemeli bir kapı bulunmaktaydı.Kapı bekçisine seslendi ve kapı büyük bir sesle içeri doğru açıldı.Misa yavaş adımlarla içeri girdi.Yol uzundu ve yolun etrafında sıra sıra büyük ağaçlar vardı.Yolun sonuna doğru geldi.Burada avlu gibi bir bölüm vardı.Büyük bir havuzun ortasında heykelli bir fıskıye vardı.Misa etrafından dolanıp Lise kapısından içeri girdi.Sınıfı en başlardaydı.Sınıfına doğru sessizce ilerledi.Çünkü diğer kızlar Misayla konuşmuyordu.Misanın kendini beğenmiş olduğunu düşünüp onu kıskanıyordular.Çünkü okuldaki çoğu erkek Misayı elde etmeye uğraşıyordu.Misa sınıfına girdi.Sırası arkalarda ve camın kenarındaydı.Sırasına geçti ve çantasını sıranın üstüne koydu.İçinden fizik kitabını ve defterini çıkardı ve sıranın üstüne koydu.Çantasını sıranın alt gözüne koydu.Ve sessizce öğretmeni beklemeye başladı.Etrafta herkez konuşuyordu.Kimisi kağıttan uçaklarla oynuyor kimi kızlar dedikodu yapıyolardı.Öğretmen sınıfa girdiği an sınıfta ''çıt'' çıkmadı.Herkez ayağa kalktı.Öğretmen; ''İyi dersler çocuklar'' dedi.Öğrenciler bunun üzerine; ''Sağol'' dediler ve yerlerine oturdular.Misa yine dersi dinlememekteydi.Öğretmen Misanın yanına gelip; ''Dersten başka şeylerle ilgileniyorsanız bunu dışarıda sürdürebilirsiniz Bayan Amane''dedi kızgın bir sesle. Misa ''Sizi dinliyorum'' dedi ve öğretmen tamam der gibi bir ifadeyle masasına geri döndü.Misa öğretmene çok sinirlenmişti.Bir anda Death Note aklına geldi.Bu Death Note'ı denemek için çok iyi bir fırsattı.Çantasından Death Note'ı çıkardı.Ve heyecanla kapağını açtı.İlk sayfaya Haruka Nayomi yazdı.Bu öğretmenin ismiydi.Ölüm sebebi olarak boğulma yazdı.Saatini dikkatle takip ediyordu.40 saniye sonra öğretmen boğazını tutmaya başladı.Herkes telaşa kapıldı.Öğretmen morarıp yere yığıldı.Müdür geldi ve öğretmenin nabzına baktı.Öğretmen çoktan ölmüştü.Bunun üzerine Misa çok korktu.İl cinayetini işlemişti.Bir yandanda tüm dünyayı elinde tuttuğunu düşünmekteydi.Bu gün okul tatil oldu.Misa koşarak suitine döndü.Suite girer girmez çantayı elinden atıp elindeki Death Note'a bakıyordu.Kendi kendine mırıldandı''Ne cennete ne de cehenneme gidebileceğim'' dedi umarsızca.Death Note'ı başucuna koydu.Üstünü değiştirdi.Saat daha erkendi ama bugünkü olay onu yordu.Bu yüzden yatağına yattı.Yatağındayken düşüncelere boğuldu.Düşüncelere boğulmuşken yavaşça uykuya dalıyordu...Kabuslu ve cehennem ile karışık...
Hepsi benim yaptığım rplerdir.Birçok rp sitesinden alınmıştır.Ancak tamamen kendim yazdım.Sadece sitelere göre içerikleri farklı.En sonuncusu hayatımda yaptığım ilk rpdir. | |
|
| |
Uchiha Kasai Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 179 Köy : Konoha Clan : Uchiha Rütbe : Genin Kayıt tarihi : 18/01/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Ptsi Kas. 30, 2009 9:28 pm | |
| Bijular ile ilgili daha ayrıntılı bir rehber hazırlıycam yakında isimlerinden özelliklerine kadar o zaman bulabilirsiniz ^^ | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Ptsi Kas. 30, 2009 9:29 pm | |
| | |
|
| |
Kumo Ame Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 28 Kayıt tarihi : 29/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Ptsi Kas. 30, 2009 9:32 pm | |
| Rokubi raitonla ilgili diye biliyorum.
Aris, iyi güzel rplerin uzun ve kaliteli. Şimdi, Shichibi hakkında bildiklerini özel mesajla yollar mısın? | |
|
| |
Ryuusuke Mekato Konoha Anbu
Mesaj Sayısı : 54 Kayıt tarihi : 18/01/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Salı Ara. 01, 2009 10:37 pm | |
| Teleley..Artbook 2'den.Orjinaldir vesselam. - Spoiler:
Jinchuuriki başvurusu efenim.Kyuubi istiyorum.Öyle alelade bir rp aldım,kişiler ve karakterler olduğu için kusra bakılmasın >_> (Not: Buradaki Mekato Insomnia hastası,hafif kırık,beyaz kafa,gözleri bozuk olmadığı halde gözlük takma bilincindeki Mekato'dur.Severim.) - Spoiler:
Tik,tak,tik,tak,tik,tak.
Duvarda asılmış olan ve böyle bir sessizlikte oldukça sinir bozucu olan saat yeterince dikkatini toplamasına izin vermiyordu.Ne kadar onu bir kunai fırlatarak parçalamak istese de dinlenme konumundayken bunu bile pek umursayamıyordu.Ayrıca zaten konsantre olabilmiş olsa dışarıdan gelen gürültüleri duyacağını da sanmıyordu..
Tiz sayılabilecek,ama aynı zamanda boğazını tahriş etmek istercesine böğüren (?) bir sesin kendi ismini seslendiğini duyunca bakışlarını hafifçe tavandan alıp kapıya döndü.Ses sınıfa doğru yaklaşmaktaydı.Ve tahminine göre bu Ketsueki'lerden biriydi,ya da her ikisi.Sadece onların aklına akademide bu şekilde böğürerek (?) dolaşmak gelebilirdi zaten.Kapı açılınca tezi doğrulanmış oldu.Kapıda kıpkırmızı saçları ve tam zıttı olan masmavi gözleri olan 12-13 yaşlarında bir çocuk vardı.Ve bunun bir ketsueki olduğuna emindi..
Kendisi daha akademideyken gerçekleşen büyük bir ninja savaşında Ketsueki klanının bazı komplolar sonucu öne sürülüp diğer ülkeler tarafından katledilmesinin planlandığını biliyordu.ANBU'ya ilk girdiği sene kaptan olan,ancak onun ikinci senesinde ANBU'dan ayrılıp emekli olan orta yaşlı ve tecrübeli bir ninja,savaşı anlatırken bahsetmişti ona bunlardan.Klanın çoğu üyesinin öldüğünü,geri kalanların ise dağıldığını biliyordu.Ancak ikiz Ketsueki'ler akademide adlarından oldukça söz ettirmişlerdi.Özellikle eski bir arkadaşı olan sınıf öğretmenlerinin başına açıkları belalarla.Tavırları dışında onun bir Ketsueki olduğunu anlamasını fiziksel görünüşüne de bağlıyordu.Yine ilk senesindeki ANBU kaptanı anlatmıştı ona bunları.Ailede sadece iki tip dış görünüş bulunurdu,kan kırmızısı gözler-masmavi saçlar,ve masmavi gözler-kan kırmızısı saçlar.Ve bu çocuk tam anlamıyla ikinci tipe aitti.Ve elementine dair ufak tefek bir fikri olmuştu Mekato'nun.Anlaşılan onun element jutsuları için arşivden jutsu parşomenleri bulması gerekecekti.Sıkıcı..
Çocuğa bir tepki gösteremeden içeri ikinci öğrenci dalmıştı.Bu çocuğun bir Ketsueki olmadığı açıktı.Hem fiziksel görünüşü olarak,hem de kişiliği bakımından.Onu da ses çıkarmadan uzaktan incelemeye başladı.Ama hiçbir yerden tanıdık gelmiyordu.Ayrıca ailesinin ismini de bilmiyordu.Ikazuchi,gerçekten de hiç tanıdık değildi.Bu kez üçüncü öğrenci gelmeden önce ikisine birer tepki verebilmeyi yeğlerdi.Ancak ikinci gelen öğrenci hafifçe mırıldanmıştı.Ne kadar çok keskin kulakları olmasa da ne dediğini anlamak onun için zor olmamıştı.Daha doğrusu böyle bir sessizlikte anlaşılmaması imkansızdı.Yine de ne dediği pek umrunda değildi zaten.Kendisi için istediğini düşünme hakkı vardı.Bu konuda ona karışamazdı.Ama ilk intibasıyla en azından fikirlerini biraz değiştirebileceğini umuyordu.Yine tam kalkmak üzereyken koridordan üçüncü bir ses belirince hafif,bezgin bir ses çıkardı ve yeniden sandalyesine kuruldu.Önce bu çocuğu da incelese fena olmazdı.Üçüncü üye hızla içeri girerken masmavi saçları ve kırmızı gözleri onun kim olduğunu belli etmişti.Ancak bu çocukta fazla inceleme yapmaya gerek yoktu.Kişilik olarak ikizinin aynısı olmalıydı.Yerinden kalkmaya hazırlanırken adını Tanshin olarak hatırladığı öğrenci önce Gousuke'nin kafasına sağlam bir tane geçirmiş,ardından ikizine koşarak yumruğu suratında patlatmıştı.Bir jounin olarak karışmak belki göreviydi.Ancak onun pek umursadığı söylenemezdi.Sonuçta bunlar da birer tecrübeydi.Acıyı tatmak,kesinlikle bir tecrübe..
Onlar işlerini bitirene kadar ayağa kalkıp kollarını kaldı ve güzelce gerindi.Daha sonra boynunu rahatlatmak için sağa sola yatırırken hafifçe esnedi.Onun da işi tamam olunca üçüne eliyle sıralara geçmesini söyledi.Ardından ellerinden birini cekedinin cebine soktu,diğerini ise gümüşsü beyaz saçlarının arasına daldırarak bezgin,ifadesiz bir sesle konuşmaya başladı.Ne kadar tınısı ve tonlaması alçak olsa da sesinin gayet iyi duyulabildiğini iyi biliyordu. "Ben Ryuusuke Mekato.Sizin,yani takım 1'in jounini ve lideriyim.Chuunin sınavına kadar eğitiminizden sorumluyum.Hepiniz chuunin olduktan sonra bir öğretmenden çok bir lider gibi görev yapacağım.Herneyse,uzun uzadıya takım çalışması,ninjalığın temelleri gibi sıkıcı ve bayat konuları anlatabilirim.Ama bunları zaten akademide öğrendiğinizi varsayıyorum.Kısaca sizden ne istediğimi ve işin temelini anlatacağım.Basitçe,sizden güvenmenizi istiyorum.Hem bana,hem takımınıza,hem de kendinize.Önce aramızdkai güven bağını oluşturmalıyız.Ardından gerisi zaten kolayca gelecektir.Aranızda istediğiniz kadar kavga edebilir,birbirinizi dövebilir yada tartaklayabilirsiniz.Hatta aranızı bozup konuşmayabilirsiniz bile.Ancak bir görev sırasında hepinizden birbirinize sorgusuz sualsiz güvenmenizi bekliyorum.Onun dışında,her zaman en iyisi olmaya çalışın.Çalışın ve başarın.Yeterince çalışıp antreman yaptığınız sürece bu hiç de zor değil." Konuşmasını bitirdikten sonra eliyle ayağa kalkıp sıraların önünde dizilmelerini işaret etti.Üçü de yanyana geçtikten sonra bacağına bağlı olan alet-edevat çantasının minik ön bölümünden üç adet boş kağıt çıkardı ve hepsinin ellerine birer tane tutuşturdu. "Öncelikle elementlerinizi öğreneceğiz.Kağıdı parmaklarınızın arasına alın ve akademide öğrendiğiniz üzere chakranızı parmaklarınıza yönlendirin,yoğunlaştırın.On saniye kadar sonra kağıt bu enerjiye tepki verecek.Kısaca,eğer elementiniz katon ise kağıt alev alacak,suiton ise nemlenecek,doton ise çürüyüp parçalara ayrılarak yere dökülecek,fuuton ise ortadan ikiye ayrılacak ve raiton ise buruşup sarıya çeken bir renk alacak.Başlayın."
| |
|
| |
Kumo Ame Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 28 Kayıt tarihi : 29/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 7:14 am | |
| hehhehe. Mekato-sensei o zaman seni süründürmeye başlıyabilirim. Kuyruk kadar süründüreceğim (ipucuuu*-*) | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 11:38 am | |
| benide süründürüo benim bildiğim shichibi bu | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 11:41 am | |
| O diilde bildiğim kadarıyla shichibi kil ile saldırıo.Bu yüzden onun aslında deidaramsı birşey olduğu düşünülmekte :D bunu ingilizce orjinal naruto wikiden çevirmiştim :D | |
|
| |
Ryuusuke Mekato Konoha Anbu
Mesaj Sayısı : 54 Kayıt tarihi : 18/01/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 1:39 pm | |
| Sen aldım mı almadım mı onu söyle istersen Ame >_> Karakter kartımı açamadım hala bunu beklerken -.- Onun dışında Schibi bir böcektir efenim xP Resimde gösterilmiştir nasıl bir şey olduğu ^^ Kishi'nin Artbook'undandır,orjinaldir ^^ | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 1:40 pm | |
| biliyorum ancak bir böcek nasıl olurda kil ile saldırabilir -_- | |
|
| |
Ryuusuke Mekato Konoha Anbu
Mesaj Sayısı : 54 Kayıt tarihi : 18/01/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 1:41 pm | |
| Kil föşkürtmek (?) ve kili istediği gibi eritip katılaştırmak gibi bir şey olabilir xP Ayrıca uçma gibi çok deli bir avantajı da var bu bijuunun xP | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 1:42 pm | |
| biliyorum shichibi benim ama... ya VER ŞUNU AME YAAA 7 KUYRUKMU BEKLİCEM HALAAA VER BİJUUMUUUUU | |
|
| |
Kumo Ame Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 28 Kayıt tarihi : 29/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 3:47 pm | |
| LAN BİRAZ YALAKALIK YAPSANAAA | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 3:50 pm | |
| Off ame ya varya senden admin olmaz hacı -_- karakter kartı açsa adam yalakalık yaparsan onayliim diceksin | |
|
| |
Kumo Ame Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 28 Kayıt tarihi : 29/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 3:56 pm | |
| Yooo. Yakışıklı ve zenginse hemen onaylarım *-* | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 3:56 pm | |
| rezil seni -_- bende güzelim zenginim :D ya off ame vermiceksen verme ya böyle yapıcaksan ohooo | |
|
| |
Kumo Ame Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 28 Kayıt tarihi : 29/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 4:02 pm | |
| Bu mesaj ciddidir. Benim seçme yöntemlerimi eleştiriyorsan, eleştirmene devam edebilirsin. Düşünce özgürlüğüne saygı duyuyorum. Ama bu yöntemi değiştirmiye henüz düşünmüyorum. | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 4:03 pm | |
| Seçme yöntemi böyle olmaz Ame.Veriyosan verirsin vermiyosan vermezsin.Sen böyle insanı yerlerde süründürerek köpek etmek istiyosun.İlla yalakalıkmı istiosun al bokunu yiim abla! | |
|
| |
Kumo Ame Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 28 Kayıt tarihi : 29/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 4:10 pm | |
| Yalakalık istemediğimi sen de biliyorsun. Ciddi mesajlar değil onlar. Sadece bazı özelliklere sahip olmanız gerektiğini düşünüyorum, bunun için de sizi deniyorum. Bu kadar. Aslında iyi gidiyorsun... | |
|
| |
Hyuuga Aris Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 223 Kayıt tarihi : 30/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 4:11 pm | |
| Off bunalıma girdim kaç gündür.Verdim diyosun bekletiosun.Bari vermek için bekle verdikten sonra değil. | |
|
| |
Kumo Ame Konoha Genin
Mesaj Sayısı : 113 Yaş : 28 Kayıt tarihi : 29/11/09
| Konu: Geri: Jinchuuriki Rehberi Çarş. Ara. 02, 2009 4:17 pm | |
| Verdim demedim. Harikasın şimdi sabrını deneyeceğim dedim. | |
|
| |
| Jinchuuriki Rehberi | |
|